56) O hem diriltir hem de öldürür ve yalnız Ona döndürüleceksiniz.
57) Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.
58) De ki: Ancak Allahın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır.
59) De ki: Allahın size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allaha iftira mı ediyorsunuz?
60) Allaha karşı yalan uyduranların kıyamet günü (âkıbetleri) hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
61) Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kurandan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.
62) Bilesiniz ki, Allahın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.
63) Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.
64) Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allahın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.
65) (Resûlüm) Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allahındır. O, işitendir, bilendir.
66) İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allahındır. (O halde) Allahtan başka ortaklara tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.
67) O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin içİn yaratan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır.
68) (Müşrikler:) «Allah çocuk edindi» dediler. Hâşâ! O bundan münezzehtir. Onun (çocuğa) ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa Onundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
69) De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.
70) Dünyada bir miktar geçim (sağlarlar), sonra dönüşleri bizedir; sonra da inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara şiddetli azabı tattırırız.
71) Onlara Nuhun haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: «Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allahın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allaha dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin.»
72) «Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allahtan başkasına ait değildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu.»
73) Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık; âyetlerimizi yalanlayanları da (denizde) boğduk. Bak ki uyarılanların (fakat inanmayanların) sonu nasıl oldu!
74) Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz.
75) Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harunu mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular.
76) Katımızdan onlara hak (mucize) gelince: «Bu elbette apaçık bir sihirdir» dediler.
77) Musa: «Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar» dedi.
78) Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.
79) Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin!
80) Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.
81) Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: «Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez.»
82) «Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır.»
83) Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musaya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.
84) Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allaha inandıysanız ve Ona teslim olduysanız sadece Ona güvenip dayanın.
85) Onlar da dediler ki: «Allaha dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!
86) Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!»
87) Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısırda evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.
88) Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler).
89) (Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.
90) Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) «Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrıdan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!» dedi.
91) Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.
92) (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler.
93) Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rıŞık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.
94) (Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitabı (Tevratı) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma!
95) Allahın âyetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun.
96-97) Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar, kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır.
98) Yunusun kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunusun kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık.
99) (Resûlüm!) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?
100) Allahın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.
101) De ki: «Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)» Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.
102) Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
103) Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız.
104) De ki: «Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, (bilin ki) ben Allahı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat ancak sizi öldürecek olan Allaha kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emrolundu.»
105) «Ve (bana) hanîf (Allahın birliğini tanıyıcı) olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi).»
106) Allahı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun.
107) Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine Ondan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, Onun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
108) De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kuran) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum).
109) (Resûlüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır.